kim Temmuz sıcağında benimle güneşe çıkmak ister?
Heyy, kim.
dinlediğim şarkıdan öğrendiğim kadarıyla, zamanda terk ediyor, biri, bir diğerini. Müzik dinlemek etik mi, başkasının sırrına kafa göz kulak dalarken, hayallere dalarken, noktalamaları herkes bir yerlerine alıp sürerken. Bir ömür çektim ben bu kederi, en iyi ihtimalle bundan da sağ çıkarım.
Daha yarısına bile gelmediğim acımın ağzına ağzımı dayayıp, beş pipet dayayıp içiyorum. Korkularım var ve karanlık bunların en başında gelir.
Ahh zavallılık, bir butik otel gibi odalar odalar içinde durur, kiralıktır zavallılığımız, nereyi veren nereyi çalar bilinmez?
tık tık tık…
vişn.vişn.vişn.
korkular yerine kollar sardı seni bir cumartesi sabahı,
tatilsizliğin bitirdiği bir toplumda hali hazırda yanık tenin para ettiği söylenebilirdi.
insanların birbirinden izne ayrılması gerektiğini düşünürdüm bazen,
birbirine açacak bir kapı kalmamışsa,
al havlunu, al çorabını, kaşığını ve şapkalarını çık git odamdan, çık git evimden, ayrıl tatile benden. al iznini, git.
trimurti’den hepimize kalan, tek bir doğru var, o da temmuz sıcağı.
Musluklar açık, şehrin suyu gövdesini gezer gelir
yarim bir fistan giymiş, fistanı sedirleri döner gelir
Eski neşesini kaybetmiş dişlerinin kovuğuna göçmeye geldim
ben, sütun kollarının, kolların ki çingene karası
topuklarının ihtişamına uçmaya geldim.