geveze insanlar “evet” diye başlar söze.
bir diyalog akıp gitmektedir içlerinde, bir süreden beri, kendi sorar kendi cevaplar. Hangi cümle bir nefes gibi içte solunur hangisi dıştan duyulur birbirine karışır.
Ben kollarımı kesmedim hiç, façasız olayım derken baktım kan revan içindeyim, faça dediğin boydan boya yarıyor insanı, dıştan içe, içten dışa.
Google haritalardan görünür façalarım, façasız olayım derken bir bakmışım AB pozitif bir insanım. Kardeş olsaydık keşke seninle, kardeş olsaydık keşke ikimiz, kardeşliği tanısaydık biz. Boğaz mesela bosforus; çok şık bir façasıdır İstanbul’un, ben İstanbul’a aşık bir yazar değilim. İstanbul’la işim yok, insanlara şiir gözüyle bakmayı bırakalı uzun zaman oldu. İnanç genim zayıf. Bu yüzden ha bire tarih okuyorum, tutunacak bir dal arıyorum kendime. 17. yüzyıl’da bir İngiliz köylüsü, 18. yüzyılda Moğolistan bozkırında inşa edilmiş bir kutsal çadır, 16. yüzyılda bir şarkıyım ama kimse beni söylemiyor, 15. yüzyılda bir köprüyüm, geçit vermiyorum.
Ah beni kimseler hatırlamıyor, ben inanmıyorum. Zayıf, çok zayıf. Genim zayıf. Neden bilmiyorum bu 2019 benim son yılım gibi geliyor bazı günler. Neyin son yılı onu bilemem ama bir şeyin son yılı, ha bitti ha bitiyor.
Bakayım başka hangi yüzyıllarda yani hangi yıllarda neymişim ben, durun avuçlarımı açayım, gök tanrı fal açar gibi açıyor hayatımızı, sevdiğim hiç kimse bir daha uğramadı buralara, giden gitti.
Çok iyi çay demleyen biri varsa bana ismini yazınız, işte de mail adresim: bediac@yahoo.com