‘denizini gördüm öbür denizlere bakıyordu’ (ilhan berk)
ölüyle irtibatını kesmeli insan
ahlaksız erkekler şiddetten hoşlanır diyor einstein
hakkı verilmemiş bir öpücük,
saltanatın babadan oğula geçmesine benziyor
hem monarşinin hem de mutlakıyetin sona erdiği bu günlerde
sahi biz
niye varız?
hatırlıyor musun
bir tutam adaçayı istemiştim senden,
yakmak için.
evi yakıp, adaçayını içmek de bir seçenekti ama ben kokusunu,
yani genel olarak kokuları
senin de kokunu, biraz terli, biraz eski, biraz siyah, evet bir rengi vardı kokunun.
işte yaktıktan sonra adaçayını ve dolaştıktan sonra evin içini bu dumanla
melekli bir örtünün üzerine uzanmıştık
ve sen
‘neyle geçiyor hayat?’
demiştin.
sanırım bir seyahate çıkabileceğimize en çok inandığım andı bu
inanmak üzere yaratılmış insan
sana inanmak üzere ben de.
çıkmadık bir yere, o gün evden dışarı bile çıkmadık seninle,
biletleri kırk yıl sonrasına alsak ayak uydurup uyduramayacağımız kesin değil.
sanki senden uzakta dursam
daha uzun yaşayacaksın
sigarayı azaltıp üstüne başına daha fazla dikkat edeceksin
enginarı söylediğim gibi yiyecek, ekmeği biraz keseceksin.
bir sonbahar akşamı bizi buluşturan dostumuz şimdi pişman mıdır bilmem
bir tutup, bir bıraktığımız cümlelerin hiç hatırı yok, yazık
bizim hikayemizde
çoğunlukla iki siyah birbirine karışır
belki bir ara sıra bize de gelir
bir kararsız erdemin mumu söndüğünde.