Bazı uykulardan önce kendimi bir sandığın içinde düşünürüm. Orta yaşlı ellerce katlanmış, beklemeye alınmış bir top kumaş. Aklına gelirse şayet, beni kat yerlerimden çöz. Muhtemelen yeşilim, mutlaka inceyim, iğneyi de ipliği de sevmiyorum, onlarsız dolanmak istiyorum bir ağacın ya da bir insanın gövdesine. Çift taraflı giyiliyorum ve fakat en çok bir sandığa yakışıyorum.
açılamıyorum.
Hüthütler çalılarda dondu, ufuk çizgisiyle ayrıldım ortadan ikiye. Yeryüzü batıyor her yerime, ‘o dünyanın’ boğumlarından akıp gideceğim. Çayın demlenmesiyle tarihimiz arasında bir derin bir bağ kuruyorum. Tarihimiz ki, şeffaf kalemlerle yazılmıştır, yine kendileri gibi şeffaf bulutsu bir yerlere. Keçiler kayalardan bırakıyor kendini, aşağıda nehir, nehrin suyu küfleniyor. Mecburen hüthütleri güdüyorum bu kış.
bir şeye benzemiyorum.