Türkiye’de devam etmekte olan protestolar İstanbul’un göbeğindeki küçük bir parkın ticari amaçlarla tahrip edilmesi ile ilgili yerel meseleden kaynaklı gibi görünse de, aslında açıkça çok daha derin bir öfkeye işaret ediyor. Yaygın bir şekilde ‘ılımlı İslam’ ülkesi modeli olarak algılanan ve ekonomisi hızla gelişen bir ülkede bu öfkenin patlak vermesi, hastalığın nedenlerini de açıkça ortaya koyuyor. Bu tepkinin nedeni, vahşi neoliberal ekonomi ile dini-milliyetçi otoriterliğin kaynaştırılması girişimidir. Bu iki sürecin de kurbanları aynıdır: Dayanışma ruhuna ve kültürel hoşgörüye sahip bağımsız sivil toplum anlayışı. Bir ulusun ahlaki sağlığının da belkemiğini tam da bur uh oluşturur. Bu protestolar, serbest piyasanın toplumsal özgürlük anlamına gelmediğinin, ancak otoriter politikalarla gayet güzel bir arada bulunabileceğinin canlı kanıtıdır.
İşte bu nedenle bu protestolar dünya çapında kurulu düzeni sarsan aynı küresel galeyanın bir parçasıdır. Özgürlüklere ve özgürleşmeye önem veren tüm insanlar, Türkiye halkına şöyle seslenmelidir: “Hoşgeldiniz! Artık hepimiz aynı küresel mücadelenin parçalarıyız. İspanya, İsveç, Yunanistan, Türkiye… Ve ancak birlikte savaşırsak bir şansımız olabilir!”
Slavoj Žižek
Although triggered by the apparently modest local issue of protecting a park in the very center of Istanbul from commercial destruction, the ongoing protests in Turkey obviously refer to a much deeper malaise. The fact that protests exploded in a country widely perceived as a model of “moderate Islamism” with a booming economy are a key indicator of what causes this malaise: the prospect of combining the ravaging neoliberal economy with religious-nationalist authoritarianism. The victim of these two processes is the same: independent civil society with its spirit of solidarity and cultural tolerance, the spirit which forms the very backbone of the ethical health of a nation. As such, the protests are a living proof that the free market does not imply social freedom but can well coexist with authoritarian politics. This is why the protests are part of the same global agitation that is shaking the
established order around the globe.
All people who care about freedom and emancipation should thus say to the Turkish people: welcome! We are now part of the same global struggle! Spain, Sweden, Greece, Turkey… only if we fight together we have a chance!
Slavoj Žižek
Hocam çeviriye bazı rötuşlar yaptım. Biraz daha okunabilir oldu sanıyorum. Kullanabilirsiniz isterseniz:
Türkiye’de devam etmekte olan protestolar İstanbul’un göbeğindeki küçük bir parkın ticari amaçlarla tahrip edilmesi ile ilgili yerel meseleden kaynaklı gibi görünse de, aslında açıkça çok daha derin bir öfkeye işaret ediyor. Yaygın bir şekilde ‘ılımlı İslam’ ülkesi modeli olarak algılanan ve ekonomisi hızla gelişen bir ülkede bu öfkenin patlak vermesi, hastalığın nedenlerini de açıkça ortaya koyuyor. Bu tepkinin nedeni, vahşi neoliberal ekonomi ile dini-milliyetçi otoriterliğin kaynaştırılması girişimidir. Bu iki sürecin de kurbanları aynıdır: Dayanışma ruhuna ve kültürel hoşgörüye sahip bağımsız sivil toplum anlayışı. Bir ulusun ahlaki sağlığının da belkemiğini tam da bur uh oluşturur. Bu protestolar, serbest piyasanın toplumsal özgürlük anlamına gelmediğinin, ancak otoriter politikalarla gayet güzel bir arada bulunabileceğinin canlı kanıtıdır.
İşte bu nedenle bu protestolar dünya çapında kurulu düzeni sarsan aynı küresel galeyanın bir parçasıdır. Özgürlüklere ve özgürleşmeye önem veren tüm insanlar, Türkiye halkına şöyle seslenmelidir: “Hoşgeldiniz! Artık hepimiz aynı küresel mücadelenin parçalarıyız. İspanya, İsveç, Yunanistan, Türkiye… Ve ancak birlikte savaşırsak bir şansımız olabilir!”